SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

ZEKAT BAHSİ

<< 1000 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

45 - (1000) حدثنا حسن بن الربيع. حدثنا أبو الأحوص عن الأعمش، عن أبي وائل، عن عمرو بن الحارث، عن زينب امرأة عبدالله. قالت: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم

 "تصدقن يا معشر النساء ! ولو من حليكن" قالت: فرحعت إلى عبدالله فقلت: إنك رجل خفيف ذات اليد. وإن رسول الله صلى الله عليه وسلم قد أمرنا بالصدقة. فأته فاسأله. فإن كان ذلك يجزي عني وإلا صرفتها إلى غيركم. قالت: فقال لي عبدالله: بل ائتيه أنت. قالت: فانطلقت. فإذا امرأة من الأنصار بباب رسول الله صلى الله عليه وسلم. حاجتي حاجتها. قالت: وكان رسول الله صلى الله عليه وسلم قد ألقيت عليه المهابة. قالت: فخرج علينا بلال فقلنا له: ائت رسول الله صلى الله عليه وسلم. فأخبره أن امرأتين بالباب تسألانك: أتجزي الصدقة عنهما، على أزواجهما، وعلى أيتام في حجورهما ؟ ولا تخبره من نحن. قالت: فدخل بلال على رسول الله صلى الله عليه وسلم. فسأله. فقال له رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من هما ؟" فقال: امرأة من الأنصار وزينب. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: " أي الزيانب ؟" قال امرأة عبدالله. فقال له رسول الله عليه وسلم "لهما أجران أجر القرابه أجر الصدقة".

 

[ش (من حليكن) هو بفتح الحاء وإسكان اللام، مفرد. وأما الجمع فيقال بضم الحاء وكسرها، واللام مكسوره فيهما، والياء مشددة  وهي ما يزين من مصوغ الذهب أو الفضه، أو من الحجاره الثمينة. (خفيف ذات اليد) أي قليل المال (يجزي عني) أي يكفي (حاجتي حاجتها) أي حاجت تلك المرأه عين حاجتي. (حجورهما) الحجور جمع حجر، بالفتح ويكسر، وهو الحصن.يقال: فلان في حجر فلان أي كنفه وحمايته].

 

{45}

Bize Hasaiı b. Rabî' rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû' Ahvas, A'meş'den, o da Ebû Vail'den, o da Amr b. Hâris'den, o da Abdullah'ın zevcesi Zeyneb'den naklen rivayet etti. Zeyneb şöyle demiş: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Ey kadınlar cemâati! Zînetlerinizden olsun sadaka verin.» buyurdular. Bunun üzerine ben, Abdullah'ın yanına dönerek:

 

  «Sen, fakir bir adamsın, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize sadaka vermemizi emir buyurdu. Binâenaleyh ona git de sor. Şayet sadakamı sana vermem kâfi gelyiorsa ne âlâ. Aksi takdirde onu sizden başkalarına veririm.» dedim. Abdullah, bana:

 

  «Hayır! Ona, sen git...» dedi. Ben de gittim. Bir de baktım Ensârdan bir kadın Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kapısında bekliyor. Onun haceti de benimki gibi imiş. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i mehabet kaplamıştı. Derken yanımıza Bilal çıktı. Biz ona:

 

  «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e git de, kapıda iki kadın sana sadakalarının kocaları ile terbiyeleri altında bulunan yetimlere verilmesi kâfi gelip gelmiyeceğini soruyorlar, diye haber ver. Ama bizim kim olduğumuzu ona söyleme.» dedik.

 

Bunun üzerine Bilâl Resulullah {Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına girerek mes'eleyi ona sordu. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Bilâl'e:

 

  «Kim onlar?» dedi. Bilâl:

 

  «Ensâr'dan bir kadın ile Zeyneb.» cevâbını verdi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'.

 

  «Zeyneb'lerin hangisi?» dedi. Bilâl:

 

  «Abdullah'ın karısı.» cevâbını verdi. Müteakiben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

«Onların ikisine de ikişer ecir vardır; Akrabalık ecri ve sadaka ecri.» buyurdular.

 

 

46 - (1000) حدثني أحمد بن يوسف الأزدي. حدثنا عمر بن حفص بن غياث. حدثنا أبي. حدثنا الأعمش. حدثني شقيق عن عمرو بن الحارث، عن زينب امرأة عبدالله. قال: فذكرت لإبراهيم. فحدثني عن أبي عبيدة، عن عمرو بن الحارث، عن زينب امرأة عبدالله. بمثله. سواء. قال قالت: كنت في المسجد. فرآني النبي صلى الله عليه وسلم فقال:

 "تصدقن. ولو من حليكن". وساق الحديث بنحو حديث أبي الأحوص.

 

{46}

Baha Ahmed b. Yûsuf El-Ezdî rivayet etti. (Dediki): Bize Ömerü'bnü Hafs b. Gıyâs rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş rivayet etti. (Dediki): Bana Şakik, Amrü'bnü Haris (den, o da Abdullah'ın zevcesi Zeyneb'den naklen rivayet etti.

 

Râvî A'meş Demişki: Ben, bunu İbrahim'e anlattım; o da:

 

Bana, Ebû Ubeyde'den, o da Amrü'bnü Hâris'den, o da Abdullah' in zevcesi Zeyneb'den tamâmiyle bu hadîsin mislini rivayet etti. Zeyneb şöyle demiş:

 

— Mescidde idim. (Bir ara) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni gördü de:

 

«Sadaka verin. Velev ki zînetlerinizden olsun.» buyurdular.

 

RâvI hadîsi Ebû'l - Ahvas hadîsi tarzında rivayet etmiştir.

 

 

İzah

Bu hadîsi Buharî, Tirmizi ve îbni Mâce «Zekât- bahsinde, Nesâî Işratü'n - Nisa»'da muhtelif ravîlerden tahrîc etmişlerdir.

 

Tayâlisi'nin rivayetinden: «Bir de baktım kapıda Ensârdan Zeyneb isminde bir kadın duruyor.» denilmiştir.

 

Mezkûr rivayeti Nesâî dahî tahrîc etmiştir.

 

Abdullah' in zevcesinden murâd: Hz. Abdullah b. Mes'ûd'un karısıdır.

 

Nesânin rivayetinde: «Abdullah yâni İbni Mes'ûd'un zevcesi ile Ebû Mes'ûd yâni Ukbet ü'bnü Amr El-Ensârî' nin zevcesi gittiler...» denilerek babımız hadîsinde ismi zikredilmeyen kadının Ebû Mes'ûd'un zevcesi olduğu bildirilmiştir.

 

Bâzıları: «îbni Sa'd, Ebû Mes'ûd'un ensârdan Hüzeyle binti Sabit nâmındaki karısından başka zevcesi olduğundan bahsetmemiştir.» demişlerdir.

 

Bunlar mezkûr kadının ya iki tane ismi bulunduğuna yahut ona Zeyneb ismini veren râvî'nin vehmettiğine ihtimâl vermektedirler. Yâni râvî îbni Mes'ûd (Radiyallahu anh)'ın zevcesinin Zeyneb olduğuna bakarak bunun da Zeyneb olacağına intikâl etmiştir.

 

Fakat Ayni'nin de beyân ettiği vecîhle İbni Sa'd'ın bahsetmemesi: Ebû Mes'ûd Hazretlerinin başka bir karısı olmamasını gerektirmez.

 

Tayâlisi'nin rivayetinde Hz. Zeyneb'in bıraktığı yetimlerin kardeşi ile kız kardeşinin oğulları oldukları bildirilmiştir.

 

Hadisde geçen «Hafifü'l-Yed» tâbiri fakirlikten kinayedir.

 

Kadınlar Hz. Bilal'e kendilerinin kim olduklarını söylememesini tembih ettikleri hâlde Bilâl (Radiyallahu anh)'ın verdiği söze muhalefet ederek bu sırrı ifşa etmesine gelince: Bilâl (Radiyallahu anh), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in suâli ile karşılaşmıştır. Gerçi söylemmeesi, riâyeti gereken bir maslahat ise de, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e cevap vermesi daha büyük bir maslahattır. Çünkü ona cevap vermek, te'hîri caiz olmayan bir vâcipdir. îki maslahat tearuz ettiklerinde, hangisi daha mühimse o icra edilir. Burada şöyle bir suâl de hatıra gelebilir: «Hz. Peygamber'in suâline mutabık olan cevap: Zeyneb ile filân kadın yâ Resûlallah, demekti. Acep niçin Bilâl (Radiyallahu anh) böyle cevap vermedi?»

 

Bu suâlin cevâbı şudur: İkinci kadının ismi zikredilmemiştir. Onun ismi de Zeyneb'dir. Bu sebeple yaşça büyük olanın ismini zikretmekle iktifa olunmuştur.

 

İki ecirden biri karabet yâni akrabağya yardım, diğeri de sadakadan mütevellit sevaptır.

 

Hz. Ebû Saîd'in rivayetinde Zeyneb (Radiyallahu anhâ)'nın suâlini Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e bizzat sorduğu bildirilmiştir. Babımız hadisinde ise Bilâl (Radiyallahu anh) vasıtasıyla sorduğu anlaşılıyor.

 

Bâzıları, bu iki rivayetin arasını bularak, Hz. Zeyneb'in müracaatını mecaza hamletmiş, hakikatte suâlini Hz. Bilâl vasıtasıyla sorduğunu ileri sürmüşlerse de, Aynî bu bâbda vârid olan hadîslerin mecmû'una bakarak bu mütâlâanın söz götürdüğünü beyân etmiş ve: «Bu hadîslerde zikri geçen kıssanın ayrı ayrı iki defa vukûbulmuş olması muhtemeldir.» demiştir.

 

Nevevî diyor ki: «Bu hadîsde bahsedilen nafakadan murâd; Sevabına verilen sadakadır. Hadislerin siyakı bunu göstermektedir. Bundan sonra gelecek Ümmü Seleme hadîsindeki infâk dahî aynı mânâyadır.»

 

Babımız hadîsi Ülü'l-Emrin ahâlîsine sadaka vermek, hayrat yaptırmak, fitneden emin olmak şartıyla kadınlara vaaz etmek gibi husûsâtı emredebileceğine delildir.